KORONAVİRÜS SÜRECİNDE ARABULUCULUK

COVID 19 SÜRECİNİN KİRA HUKUKUNA ETKİSİ
24 Haziran 2020
FİNANSAL PİYASALARDA MANİPÜLASYON VE YANILTICI İŞLEMLER HAKKINDA YÖNETMELİK
24 Haziran 2020

KORONAVİRÜS SÜRECİNDE ARABULUCULUK

Tüm dünya ve ülkemizi kuşatan koronavirüs tedbirleri kapsamında 25.3.2020 tarih ve 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici birinci maddesinde de belirtildiği üzere yargı alanında hak kaybı yaşanmasının önüne geçilmesi amacıyla süreler ilk olarak 30 Nisan 2020 daha sonra ise 15 Haziran 2020 tarihine kadar durdurulmuştur.

Bazı davalarda dava şartı olan alternatif uyuşmazlık çözümlerinden arabuluculuk görüşmelerinde de 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında süreler durmuştur. Bu süreçte ise mevut başlamış olan ve başlayacak olan arabuluculuk süreçleri ile ilgili duyuru Adalet Bakanlığı’nın web sayfası üzerinden yapılmıştır.

İlgi duyuru metni[1]:

[1] http://www.adb.adalet.gov.tr/link/koronavirustdbrlr.pdf

“Corona Virüs (covid-19) olarak bilinen solunum yolu bulaşıcı hastalığı Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre 100 den fazla ülkede görülmüş ve tüm ülkede uluslararası kamu sağlığı acil durumu ilan edilmiştir.

 Sağlık Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Koronavirüs Bilim Kurulunun önerileri doğrultusunda menfur hastalığın ülkemizde yayılma ihtimalini en aza indirmek maksadıyla birtakım tedbirler alınmıştır.

Alınan tedbirlerin sürdürülebilir olmasını sağlamak amacıyla arabuluculuk sürecine ilişkin olarak aşağıda belirtilen hususlara dikkat edilmesi büyük önem arz etmektedir.

Bu itibarla;

– Daha önceden başlanmış olup da devam eden arabuluculuk sürecine ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların şehir içi ya da şehir dışından olup olmadığına bakılmaksızın telekonferans yönteminin kullanılmasına ağırlık verilmesini,

– Yeni başlayan arabuluculuk sürecinde ise yasada belirtilen sürelerin sonuna doğru toplantı günü verilerek durumun takip edilmesi ile riskli ve acil durumların devam etmesi halinde tarafların şehir içi ya da şehir dışından olup olmadığına bakılmaksızın telekonferans yönteminin kullanılması hususunda,

Gereği rica olunur.” şeklindedir.

Bu duyuru kapsamında arabuluculuk süreci incelendiğinde taraflar ve arabulucu arasındaki temas en aza indirilerek tarafların salgın sebebiyle risk hallerinin önüne geçilmiştir ve süreçlerin telekonferans ile yürütülmesi tavsiye edilerek tarafların hak kaybına uğramasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Pandemi sebebiyle sürelerin durdurulması düzenlemesi sosyal hayat normale dönmeye başladığında kaldırılacak olup bu yeniden eskiye dönüş düzenlemesi ile halihazırda iş yoğunluğu fazla olan mahkemelerin iş yoğunluğunun daha da artış göstermesi beklenmektedir. Şöyle ki; karantina sürecinde 7226 sayılı kanun sebebiyle sürelerin durması sonucunda mahkemeler duruşma günlerini ertelemek durumunda kalmıştır. Söz konusu ertelenen duruşmaların yeni duruşma günleri genel olarak kasım ayı ve sonrası için belirlenmiştir. Ülkemizdeki dava süreçlerinin uzun, yorucu ve masraflı olduğu aşikar olup süreçlerin daha da sıkıntılı devam edeceği ihtimali maalesef kaçınılmaz hale gelecektir.

İş bu halin pandemi sürecinden sonra başlayacak olan normalleşme sürecinde yeni açılacak dava süreçlerine de etkisinin benzer olacağı öngörülmektedir. Çünkü halihazırda yukarıda da açıklandığı gibi iş yükü fazla olan mahkemelerin iş yükü ayrıca artacaktır. Bu halde tarafların hak kaybına uğramasının önüne geçilmesi amacıyla “ihtiyari arabuluculuk” uygulamaları gündeme gelebilir. 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 2. maddesinde belirlendiği üzere arabuluculuk süreci tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklar ise genel olarak kamu düzenini ilgilendirmeyen yani dava sürecinin sonuçlanmasının ardından devletin bir sorumluluğunun doğmayacağı haller olarak dar bir şekilde tanımlanabilir.

Arabuluculuk Kanunu’nun 2. maddesinde “Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” olarak tanımlanmıştır. Söz konusu tanımdan anlaşıldığı üzere arabuluculukta esas olan tarafların iradesidir ve taraflar eşittir; bu husus Arabuluculuk Kanunu’nun 3 maddesinde “(1) Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. (Ek cümle:6/12/2018- 7155/22 md.) Şu kadar ki dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi hükmü saklıdır.

(2) Taraflar, gerek arabulucuya başvururken gerekse tüm süreç boyunca eşit haklara sahiptirler.” yani tarafların uyuşmazlığa düşmesi halinde sonuca aralarında müzakere ederek herhangi bir üçüncü kişi dahil olmadan eşit bir şekilde sonuca varabilirler ve süreçten istedikleri an vazgeçebilirler.

Ayrıca arabuluculuk süreçleri Arabuluculuk Kanunu 5. maddesi “(1) Taraflar, arabulucu veya arabuluculuğa katılanlar da dâhil üçüncü bir kişi, uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında yahut tahkim yoluna başvurulduğunda, aşağıdaki beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamaz:

  1. a) Taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği.
  2. b) Uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler.
  3. c) Arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü.

ç) Sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan belgeler.

(2) Birinci fıkra hükmü, beyan veya belgenin şekline bakılmaksızın uygulanır.

(3) Birinci fıkrada belirtilen bilgilerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından istenemez. Bu beyan veya belgeler, birinci fıkrada öngörülenin aksine, delil olarak sunulmuş olsa dahi hükme esas alınamaz. Ancak, söz konusu bilgiler bir kanun hükmü tarafından emredildiği veya arabuluculuk süreci sonunda varılan anlaşmanın uygulanması ve icrası için gerekli olduğu ölçüde açıklanabilir.

(4) Yukarıdaki fıkralar, arabuluculuğun konusuyla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, hukuk davası ve tahkimde uygulanır.

 (5) Birinci fıkrada belirtilen sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla, hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller haline gelmez.” düzenlemesi ışığında gizlidir. Arabuluculuk sürecinde ileri sürülen deliller ve beyanlar dava ve tahkim sürecinde ileri sürülemez; bu hususlar hakkında tanıklık yapılamaz.  Bu sebeple taraflar ihtiyari olarak arabuluculuk sürecine başvursalar ve süreci olumsuz sonuçlandırsalar bile süreçteki beyanlar ve belgeler dava sürecini etkilemez ve süreçle ilgili 3. kişiler tanıklık yapamazlar.

Salgın sürecinde 7226 sayılı kanun kapsamında süreler durdurulduğundan tarafların arasında uyuşmazlık çıkması halinde ihtiyari arabuluculuk sürecine başvurmaları ihtimalinde taraflar arasındaki uyuşmazlıklar dava aşamasına nazaran kısa sürede ve dava sürecine göre daha az maliyetli bir şekilde sonuçlanabilecektir. Ayrıca sürecin telekonferans veya videokonferans ile gerçekleştirilmesi halinde salgın tedbirlerine uygun olarak taraflar için risksiz bir şekilde süreç sonlanabilmektedir.

Stj. Av. Şayan Akay

Comments are closed.