KORONAVİRÜS VE BOŞANMA

FİNANSAL PİYASALARDA MANİPÜLASYON VE YANILTICI İŞLEMLER HAKKINDA YÖNETMELİK
24 Haziran 2020
ÖNLEYİCİ HUKUK HİZMETLERİ VE ÖNEMİ
24 Haziran 2020

KORONAVİRÜS VE BOŞANMA

Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına almayı sürdüren Covid-19 veya bir diğer adıyla korona virüs, sağlığımızı tehdit etmekle kalmamakta aynı zamanda özel hayatımızı da etkilemektedir. Salgının özel hayata ve özel hayat denilince akla gelen ilk kurum olan aile hayatına etkileri de tıpkı insan sağlığı gibi tüm dünyada büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. İngiltere’ de korona virüs sebebiyle başlatılan kısıtlamalar sürecinde en az 16 kadının aile içerisinde meydana gelen şiddet dolayısıyla hayatını kaybettiği ve bu sayının son on yıl ortalamasının iki katından fazla olduğu belirtilmektedir. Ülkemizde de açıklanan verilere göre, sokağa çıkma yasağı ve karantina süreci kapsamında hırsızlık, gasp, yankesicilik ve cinayet gibi suçlarda düşüş yaşanırken, aile içi şiddet vakıalarında artış görüldüğü belirtilmiştir. 2019 yılının Mart ayında 1804 aile içi şiddet oranı yaşanırken, 2020 yılı Mart ayında bu sayı %38,2 oranında artış göstererek, 2493’e ulaşmıştır.

Bu süreçte ülkemizde boşanma oranlarında da gözle görülür bir biçimde çoğalma meydana gelmiş olup 2020 yılı Ocak ayına oranla Mart ayında, anlaşmalı boşanma talebiyle hukuk bürolarına başvuranların sayısı 4 kat artmıştır. Anlaşmalı boşanma kurumu, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ‘‘ Evlilik Birliğinin Sarsılması’’ başlıklı  166. maddesinde düzenlenmektedir. Dava sürecinde daha az masraf yapılması, anlaşmalı boşanma davalarının çekişmeli boşanma davalarına oranla daha kısa sürmesi ve daha yakın duruşma günü tayin edilmesi, anlaşmalı boşanma kurumunun seçilmesinde büyük rol oynamaktadır. Ancak kanun koyucu tarafların anlaşmalı boşanma kurumuna başvurabilmeleri için bazı şartlar öngörmüştür. Bu şartlardan ilki, evliliğin en az 1 yıl sürmesi şartıdır. Yargıtay ve Doktrin içtihatlarında 1 yıllık sürenin dava şartı olduğu belirtilmektedir. Eşlerin imam nikahı, nişanlılık veya evlilik öncesi birlikte yaşama gibi hallerde geçirdiği süreler 1 yıllık süreye dahil edilmemekte, resmi olarak evlilik tarihinden itibaren geçen süre bu kapsamda değerlendirilmektedir. Eşlerin mahkemeye birlikte başvurmaları veya eşin açtığı davayı diğer eşin kabul etmesi durumunda, anlaşmalı boşanma şartlarından ikincisi de tamamlanmış olacaktır. Kanunda yer alan bu şarta kısaca değinmek gerekirse, eşler ortak bir dilekçe ile mahkemeye başvurabilecekleri gibi eşlerden biri tarafından açılmış olan çekişmeli boşanma davası devam ederken, eşlerin düzenledikleri anlaşmalı boşanma protokolünü mahkemeye sunmaları veya yargılama sırasında sözlü beyanın tutanağa geçirilmesi suretiyle  kanunda yer alan bu şart gerçekleşmiş olacaktır. Uygulamada ve doktrin görüşlerinde, eşlerden birinin açmış olduğu çekişmeli boşanma davasının anlaşmalı boşanma davasına çevrilebilmesi için, açılmış olan davanın mutlaka evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması sebebine dayanılarak açılmış olması gerekmektedir. Kanunda yer alan bir diğer şart ise, eşlerin hakim huzurunda bizzat dinlenmesi şartıdır. Hakim, boşanmak isteyen eşleri bizzat dinleyerek, boşanmaya yönelik beyanlarının, iradelerinin yansıması olup olmadığına kanaat getirecektir. Bu şartın gerçekleşmesi için, tarafların iradelerini hakim huzurunda dile getirmeli bununla birlikte bu iradeleri boşanma istemine yönelik olmalıdır. Kanun koyucu tarafından kanunda yer alan son koşul ise, boşanmanın maddi sonuçları ve çocukların durumu konusunda taraflarca yapılan anlaşmanın hakim tarafından kabul görmesidir. Hükmün lafzından da anlaşılacağı gibi eşler, boşanma iradelerinin bulunduğu hususunu içeren ve mal rejimi, maddi ve manevi tazminat, nafaka, var ise çocuk veya çocukların velayeti, çocuk veya çocuklar ile kişisel münasebet gibi konulara yer veren anlaşmalı boşanma protokolünü mahkemeye sunmalıdır. İlgili kanun maddesinde belirtilen diğer şartların tamamlanması ve hazırlanan protokolün hakim tarafından kabul edilmesi sonucunda boşanmaya karar verilir. Ancak burada, hakimin geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Hakim, protokolde yer alan şartların uygun olmadığını takdir ederse, kendisine sunulan anlaşmalı boşanma protokolünde değişiklik yapma hakkına sahiptir. Hakim tarafından yapılan bu değişikliğin, taraflar tarafından kabul görmemesi halinde anlaşmalı boşanma davasına çekişmeli boşanma davası olarak devam edilecektir.

Boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Yetki açısından ise, kanun koyucu iki seçenek belirlemiştir. Bunlardan birincisi, davacı veya davalı eşlerden birinin yerleşim yeridir. Yerleşim yeri, kişinin yaşamını sürdürdüğü ve kalıcı olarak yaşadığı yerdir. İkinci seçenek ise, boşanma davası açılmadan önce eşlerin son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

 Son olarak belirtmek gerekir ki, 30.04.2020 tarih ve 7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile daha önce 30.04.2020 tarihine kadar yargıda duran süreler, 15.06.2020 tarihine uzatılmıştır. Buna rağmen boşanma davası vekil aracılığı ile UYAP(Uluslararası Yargı Ağı Bilişim Sistemi) üzerinden açılabilmektedir. Ancak korona virüs salgını neticesinde Resmi Gazete’de yayımlanan karar doğrultusunda 15.06.2020 tarihinden önce duruşma günü tayin edilemeyecektir. Bunun sonucu olarak da korona virüs kapsamında alınan tedbirler sürecinde boşanmak isteyen kadınlar, yargıda sürelerin durdurulması ve duruşmaların gerçekleşmemesi sebebiyle aile içi şiddete maruz kalmakta, tedbir-uzaklaştırma kararı alınamaması hasebiyle şiddet uygulayan eş ile birlikte yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Ülkemizde meydana gelen aile içi şiddet vakıaları ve kadınlara yönelik olarak işlenen suçlar göz önünde bulundurulduğunda, kadına yönelik şiddet konusunda adli süreçler ertelenmemeli, devlet tarafından önlem alınmalı ve kadınların uzayan yargı süreçlerine yeni bir mağduriyet eklenmemelidir.

 Stj. Av. Muammer AYDIN

Comments are closed.